Kabul bir zamanlar bir köyde saman içinde yaşlı bir eşek yarmış. Bu eşek, sahibinin çiftliğinde tüm görevlerini yerine getirir ve onun tüm ağır yüklerini taşırmış. Zaman geçtikçe, yaşlı eşek artık eskisi gibi hareket edemez hale gelmiş.
Eski gücünden oldukça uzak olan eşek artık işlerini yapamıyor. Sahibi de bu durumdan memnuniyetsizliğini dile getirmiş. Eşek artık çalışmıyor ve sahibi artık onu beslemek gereksiz olduğunu düşündü.
Eşek de sahibinin bu fikrini fark etti ve daha fazla yük taşımak istemedi. Bir gece sahibine haber vermeden çiftlikten ayrıldı ve Bremen’e gitti. Amacı Bremen’e gidip çalgıcı olarak çalışmaktı.
Eşek yola çıktığında, yolda yorgun ve yorgun bir av köpeğiyle karşılaştı. Yaşlı köpek o kadar yorulmuş olacak ki yalnızca nefes nefese kalıyor. Eşek hemen bu av köpeğinin yanına gidip durumunu sordu.
“Hey bekçi baba, neden nefes nefese yatıyorsun? Bir şey mi oldu?” diye sordu.
Eşeği gören köpek zorlukla nefes alarak, “Sorma eşek kardeş, arık çok yaşlandım, burnum da eskisi gibi koku almıyor” dedi. Bu durumu fark eden sahibim benden artık memnun değil. Ava çıktığımızda beni vuracaktı. Zorlukla elinden kaçtım. Artık aç karnımı doyurmanın bir yolunu bilmiyorum.”demiş.
Bu haberi duyan eşek, köpeğin bandoya katılmasını istedi.
Bekçi baba, üzüldüğün şeye bak. Ben de aynı durumdayken aklıma harika bir fikir geldi. Bremen’e gidiyorum ve orada çalacağım. Hadi sende gel, lavta çalarken bana davul çalacaksın.teklifte bulunmuş. Bu teklifi duyan köpek çok sevindi ve yola çıktılar.
Yolda yürürken üzgün bir şekilde uzanmış bir kediye rastladılar. Eşek kedinin üzgün olduğunu hemen fark etti ve yanına yaklaştı:
Kedi kardeşin bin parçasının düşmesi, işlerin iyi gitmediğini gösteriyor. “Neden bu kadar üzgünsün?” diye sordu.
Köpek ve eşeği gören kedi kendini toparlamaya çalışarak eşeğe:
Şu halime baksan artık çok yaşlandım. Eskisi gibi hızlı değilim. Artık sahibim için faydalı tek bir şey bile yapamıyorum. Bunu görünce sahibim artık beni yanında istememeye başladı ve bir kova suda beni boğmaya çalıştı. Ek olarak, canımı zor kurtardıktan sonra kendimi sokağa attım.”diye yanıtladı.
Kedinin durumunu çok üzen eşek ve köpek, onu da bandoya almaya karar verdi. Eşek hemen kediye keyifli bilgiyi verdi.
“Üzülme kedi kardeş bak, beki baba ve ben aynı durumdayız, çalgıcı olmak için Bremen’e gidiyoruz.” Ne dersin, gel bizimle. Hem de kediler müzik algılama yeteneğine sahip olduğunu biliyorum. Bizim için mızıka çalarsın. Hem bandoya fayda sağlar hem de karnını doyur.”Eşek teklif etti.”
Bu teklife çok sevinen kedi hemen kabul etti ve birlikte Bremen’e gittiler.
Üç yaşlı hayvan yolda giderken cıyak cıyak diye bir ses duydular. Görünüşe göre horoz bağırıyor. Eşek anında horozun yanına koştu.
“Horoz kardeş, güzel sesin vardı, boğazına bir şey mi oldu?”
Horoz, eşeği ve diğer hayvanları gördüğünde derdini hemen dile getirdi.
Akşama misafir gelecek, onlara ikram etmek için de benim çorbamı yapacaklar, sorma eşek kardeş. Son günümde çıktığım kadar bağırıyorum.”” diye kızmış.
Eşek, “O zaman sende bizimle gel kardeş horoz, Bremen’e çalgıcı olmaya gidiyoruz sende solist olursun” dedi.
Bu teklife çok sevinen horoz hemen kabul etti ve yola çıktılar. Geçen gece Bremen’e varamadılar. Ormanda dinlenmek için yürüyorlardı. Eşek ve köpek ağacın dibine otururken, ne horoz ne de kedi ağacın tepesine çıkarak etrafta ne olduğunu incelemeye başladı. Horoz birden “karıda bir ışık var” diye seslendi. Kaldıkları yerden ne kadar rahatsız oldukları için hepsi eve gitmeye karar verdi.
Evlerine vardıklarında, eşek pencereden içeriye baktığında ziyafet sofrası gibi kurulmuş bir masa ve haydutları başında görmüş. Bu durumu başka hayvanlara anlattıklarında, bunun onlar için ideal bir şey olduğunu düşündüler. Haydutları nasıl kovacaklarını birlikte düşünmeye başladılar. Daha sonra harika bir fikir ortaya çıktı.
Köpek sıçrayarak eşeğin ön ayaklarını cama koydu. Kedi aynı şekilde köpeğin üzerine çıkmış ve uçarak horozun üstünde konmuş. Görünüşe göre hepsi bir araya gelmiş ve bir ağızdan şarkı söylemeye başlamışlar. Eşekler anırıyor, köpekler havlıyor, kediler miyavlıyor ve horozlar da ötüyormuş gibi görünüyor.
Bu şekilde kapıya kadar gelmişler ve seslerini duyan haydutlar arkalarına bile bakmadan korkup açmışlar. Haydutlar kaçtıktan sonra bizim akıllı hayvanlar hemen ziyafet sofrasının başına oturup tüm yemekleri yediler.
Güzel bir ziyafetin ardından herkes en rahat köşeyi seçti ve ışıkları kapatarak uykuya daldı.
Bir süre sonra geri gelen haydutlar, çevrenin sakin olduğunu görünce içlerinden birini eve gönderdiler. Evden ayrılan haydut, ışıkların kapalı olduğundan etrafı göremeyince ışığı yakmak için mutfağa gitmiş. Karanlıkta parlayan kedinin gözlerini görünce korkudan üstüne atladı. Ek olarak, kedi durmadı ve adamın yüzüne atlayacak şekilde onu tırmaladı. Ev salonuna koşan korkunç haydut köpeği kuyruğuna basınca, köpek de haydutuna saldırmaya başladı.
Hayatını tehlikeye atan haydut arka bahçeye kaçmış, ancak orada arka ayaklarıyla eşek karşısına çıkmış ve onu tekme atmış. Çatıdaki horoz tüm gücünü kullanarak bağırınca haydut artık dayanamadı ve kaçarak arkadaşlarına gitti.
Haydut arkadaşlarına evde bir cadı olduğunu ve yüzünü tırmaladığını, ardından bir adamın sopayla dövdüğünü ve damdaki yargıcın “getirin bana şu adamı” diye bağırdığını söyledi. Daha sonra haydutlar bunu öğrendikten sonra buradan kaçtılar ve bir daha dönmediler.
Haydutları kaçıran hayvanlar, buldukları bu evden çok memnun kaldıkları için Bremen’e gitmekten vazgeçerek burada kalmaya karar verdiler. Dört Bremen mızıkacısı mutlu mesut bir evde yaşamaya başladı.
0 Yorum Yapıldı